Filmdeki her sahnenin detaylari icin o kadar cok ugrasilmis ki, ilk andan itibaren detaylarin guzelligine vuruluyorsunuz. Ayrica filme sonbahar havasi hakim yani soluk renkler sarilar, kahverengiler ama bu renk paletine ragmen bir o kadar da canli yonetmenin bunu nasil basardigini bilmiyorum ama bana hissettirdigi bu.
Daha once bir filmden bu kadar cok sahneye bayildigimi hatirlamiyorum. Bu kadar minimalist calisilip nasil bu kadar etkileyici bir dunya yarattigini saskinlikla izliyorsunuz.
Ozellikle Anlaticinin yer aldigi sahnelerde ondan baska kisinin olmamasi arka planin guzelligine vuruldum.
Filmi en iyi anlatacagini dusundugum bir iki sahneyi daha eklemek istiyorum
'Suzy' kiz kahraminimizin 'Sam' erkek kahramanimiza kitap kamp atesinde kitap okudu sahneler de muhtesemdi. Suzy'nin en ilginc yanlarindan biri de kacis icin yanina bir bavul dolusu kitap almis olmasi bu bana biraz kendimi hatirlatti :)
Peki sadece sahneler mi etkileyeci olan tabi ki hayir :) Diyoglarda muhtesem. Mesela 'Suzy' ailesini sevmediginden ve 'Sam' in ne kadar sansli oldugundan bahsediyordu ve 'Sam'in verdigi cevap cok etkileyiciydi.
- Suzy I love you, but you have no idea what you're talking about.
Suzy'nin kutaphaneden kitaplari neden caldigini anlattigi sahne de cok basit ama etkileyiciydi
Ayrica film, komedi ogeleri de barindiyor mesela 'Suzy'in babasi Bill Morray'in ayakkabisi ile Edward Norton'a saldirdigi sahne mukemmeldi.
Filmin her sahnesi bir baska guzel, filmi izledikten sonra yonetmene hayran olmamak mumkun degil. Wes Anderson'i takip listesine aldim :)
Eger little miss sunshine yada everything is illuminated filmlerini begendiyseniz bu filmi sevmemeniz imkansiz. Bence mutlaka izlenmesi gereken bir film.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder